25 Ocak 2011 Salı

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

Ataol Behramoğlu

...Reflection...


23 Şubat 2009 Pazartesi

Fotoğraf...

Geçenlerde okuyordum da...
Hayatımı 100 fotoğrafta özetlemeye kalksam hangi pozları alırdım? diyordu yazar...
Hangi pozları alırdım sahi ???


Fotoğraflara bakmaya her başlayışımda dalar giderim...
Her bir fotoğraf o kadar çok şey anlatır ki çünkü...
Bazen artık anılarla yüklenir daha fazla bakamamaya başlarım, bazen de tadına doyamaz saatlerce kendimi fotoğrafların başında bulurum...
Fotoğraflar hayatın özeti gibidir benim için...


Eskiden de çok severdim hem fotoğraf çekmeyi hem de bakmayı...ama o zamanlar fotoğrafları görene kadarki evre daha bi heyecanlı olurdu...bi de 3 makara film çeksen çok fotoğraf çekmiş olurdun...tatile gidersin, fotoğraflar çekersin heyecanla, hem tatil bitsin istemezsin ama hem de dönsem de şu fotoğrafları yaptırıp baksam diye bi heyecan vardır içinde...bak şimdi yazdıkça daha net hatırlıyorum o zamanlar da ne kadar severdim fotoğrafları, tüm anıları resimlere sığdırmaya çalışırdım...bazen fotoğrafları beğenmezdim, hayal kırıklığı olurdu sonuç, çünkü o anlar geri gelmezdi, kaçardı artık o anları yakalama fırsatı...bazen de arada çok beğendiklerim çıkardı, gözüm gibi bakardım onlara...ama genelde ilk heves bi süre tekrar tekrar döner bakar, bi süre sonra bi çekmeye-ama onlar için ayırdığım özel bir çekmeceye-koyardım...bakmazdım belki sık sık, ama emin olurdum istediğim anda onları orada bulacağımdan...


Şimdi ise çok daha kolay anıları fotoğraflara sığdırabilmek...Gerçi çoğu fotoğraf artık bilgisayar ekranlarına hapsolup kalıyor, ama yine de elinin altında her an anılara ulaşabileceğini bilmek güzel... ama diyorum ya her zaman bakamam ben fotoğraflara, mutlulukla birlikte garip de bi melankoli katarlar bana...


Hangi 100 fotoğrafı seçerdim sahi ???






"Ömrümün hülasası niyetine 100 fotoğraf seçsem, kimse eksik kalmaz...
Çünkü kimseyi oymadım albümümden; yırtmadım hiçbir resmi kenarından köşesinden...
Pişman olmadım çektirdiğim hiçbir kareden...
Raptettim zamanı, kenarı tırtıklı dikdörtgen bir kafese...
Fotoğraf denilen, kimsenin ölmediği o uzak ülkede... "



22 Şubat 2009 Pazar

Is it written?

Yağmur Herkese Yağar
Güneş Isıtır Herkesi
Mevsimler Herkes İçindir
Yalnız Çığ Altında Kalan Sele Kapılan
Her Zaman Birkaç Kişi

Herkes İçindir Aşk Da Ayrılık Da
Yalnızca Birkaç Kişi Ölür Acıdan
Eskiden Ölümle Tartılırdı Ayrılık
Kiminin Hayatı Yalnızca Unutkanlıktan

Her Şey, Herkes İçin Değildir Oysa
Kimi Hiçbirşey Ögrenmez Karanlıktan
Yalnızlığı Kullanmayı Bilmez Kimi
Kimi Ayrılamaz Karanlıktan

Yağmur Herkese Yağar
Ama Çok Az İnsan Tutar Yağmurun Ellerini
Onca Şarkı Onca Film Onca Roman
Ama Sevmeye Yetmez Herkesin Kalbi

Çığ Altında Kalan Sele Kapılan
Aşktan Ve Acıdan Ölen Birkaç Kişi
Dünyayı Başka Bir Yer Yapmaya Yeter
Aslında Onların Hikayesidir Anlatılan
Diğerleri Dinler, Seyreder, Geçer Gider
Geçer Gider Herkes
Hikayelerdir Geriye Kalan...


Murathan Mungan

30 Ocak 2008 Çarşamba

Yine yeni yeniden...

Bir sürelik aradan sonra bugün yeniden kendimi biseyler yazma isteginde hissettim...
Bremen de günler geciyor...Cabucak gecer dediklerinde, nasil gecer cabucak ya, dedigim 5 ay geride kaldi bile...Önümde yaklasik 3 hafta kaldi...Bazen bosluk hissine kapilip artik Istanbula geri dönme, düzenimi olusturma vakti geldi diyorum kendi kendime, bazen de hafif buruluyorum buraya alistigimi hissedip...
Rembertistrasse 97, 10, Viertel, Domsheide, Daimler, Sebaldsbrück, Bei den Drei Pfählen, Gastfeldstrasse 38, 2, Sögestrasse, Hochschule, Lagerhaus, Stubu, Modernes, Ostertorsteinweg, Sielwall, Piano, Schweinske, Paddy s, Hauptbahnhof, 8, Cruesemanallee, Cervantes, Schauburg, Hamburg, Repperbahn, Böttcherstrasse, Rathaus, Roland, Marktplatz, Schnoor, Schlachte, Barcelona, Weser, Spar, Penny, Extra, Becks, Hacke Beck, Caipirinha, Auf den Höfen,...
Her sabah Daimler e gelmek... Her sabah herkesle el sikismak... Baslarda yadirgiyordum, cekiniyordum ama son zamanlarda epey alistim...Moin, Mahlzeit, Tschüs, Schönes Wochenende, Schönen Feierabend, .... Önceden tahmin edemeyecegim kadar güleryüzlü insanlar...
Bana ne oluyor bilmiyorum...Buraya yazmaya baslayinca nedense hep güzel seyler yazmak geliyor icimden...Ama ne olursa olsun Istanbul u özledim, hem de Istanbul u benim Istanbul um yapanlarla....

1 Ocak 2008 Salı

Nice Mutlu Yıllara...

Yepyeni bir yıl....2008...
Tüm sevdiklerimle beraber çok güzel bir yıl geçirmek dileğiyle...

Umarım bütün bir yıl dünkü kadar güzel geçer ;)

25 Aralık 2007 Salı

İstanbul kaldığı yerden...

Pazar gecesi İstanbul'a geldim...Aslında öğlen gelecektim ama bitakım aksilikler dolayısıyla ancak 22:00'de indim uçaktan...Babam, amcam, Nesloşcum karşıladılar beni havaalanında...Eve geldiğimde de anneannem, dedem, yengem, annem... İlk geceden hepsini görmüş oldum, güzel oldu:) Aslında hesapta Irmak'ı, Yaman'ı, dayımla yengemi de görecektim ama çocukların okulu olduğu için onlar bekleyemediler tabi...
Neyse cuma akşamı dayımlarda toplanıyoruz yine hepimiz bir klasik olarak yılbaşı öncesi...Tekrar topluca aile saadeti...Çok kalabalık bir ailemiz olmadığı için böyle toplanmalar çok özel oluyor bizim için....Dayımlar, amcamlar, anneannemler, biz, bazen halam, Ümran teyzeler, Fatoş abla, İrem, Gizem, Ayperi teyze ile annesi....
Çocukken de doğumgünlerimi çok severdim o yüzden...Bütün ailem biraraya gelirdi, bazı çocukluk arkadaşlarım ve onların aileleri...Hiç bitsin istemezdim o gün...Ağlamaklı olurdum her doğumgünümün sonunda... Gerçi hala her doğumgünümün sonunda bi buruk olup hiç bitsin istemiyorum ya, o ayrı :)

Annem için de benim için de çok özeldir doğumgünleri, özellikle kendi doğumgünlerimiz... Çok mutlu olurum o gün hatırlanmaktan... Her telefon çalışında, her mesaj sesini duyuşumda ayrı bi heyecanlanır mutlu olurum... Benim günüm ya senede bi kere ötesi var mı :) Nermo çok iyi bilir benim doğumgünleri hassasiyetimi... Bi keresinde Bodrum'da tarih 15 inden 16 sına döneceği gece tam 00:00 da Bodrum merkezde olalım diye Nermoların meşhur yokuştan ayağımızda topuklularla bir koşuşumuz var ki... Hiç unutmam:) Bodrum'daki meşhur doğumgünlerim... Organizasyonlarında Eser'in büyük payının bulunduğu meşhur Bodrum doğumgünlerim, Şaziye, Havana, Gölköy'dü yanlış hatırlamıyorsam, iskelede çok güzel bir balık restoranında yediğimiz güzel yemek... Arkadaş... "Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş...Bir bakarsın volkan olmuş yanmışsın arkadaş...Dolduramaz boşluğunu ne ana ne kardaş...O en güzel o en sıcak duygudur arkadaş.........Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş...Bir gün gelip ayrılsak bile seninle arkadaş........." İel'le doya doya yaşadığımız, hepimizin hafızasına kazınmış hiç bir zaman unutmayacağımız ve yerini dolduramayacağımız efsane Bodrum tatillerimiz...

Bir de bayramları çok severim ben...Hele çocukken daha da severdim... Diyorum ya bütün ailem biraraya gelsin... Hep beraber olalım, her kafadan bi ses çıksın, curcuna olsun...Hem tek bir yer de değil... Bayram klasiği olarak anneannem, dedem, ben, annem, babam, klasik bir rotamız vardı...Oradan oraya...Çok severdim... Her akşam da halada toplanırdık...Sonrası da genelde ya benim Minelerde ya da onun bizde kalmasıyla sonuçlanırdı...Bayram klasiği....Zaman ilerledikçe ziyaret ettiklerimiz azalmaya başladı... Dedeciğimin zeytinyağlı dolmalarını yiyemiyoruz artık... Hayatın gerçeği... Ama olsun o güzel bayramları hep beraber yaşadık ya.... Dediğim gibi ziyaret ettiklerimiz azaldı, belki yerine yenileri geldi... Ama bayramlar hala çok güzel.... :)

Devam edeceğim...Yarın Boğaziçindeyim, sonra da Selenciğimle Taksim'de...
İstanbul'a dönmek, tüm güzellikleri kısa bir süreye sığdırmaya çalışmak beni biraz melankolik yaptı sanırım... Anılara daldıkça dalasım geliyor...
Ama diyorum ya İstanbul kaldığı yerden....
Bana bu güzelliği yaşatan, ve kaldığı yerden benimle devam eden herkese teşekkürler....